23 Ocak 2010 Cumartesi
Sıçmışım ben
Her ne kadar paytak paytak yürüsen de ve asla ağlayamasan da aslında sen pek çok şeyi ifade ediyorsun hepimiz için. Sen en son dedin ya, hadi ben adnan'ı seviyorum da ya sen? sen nihal'i sevmiyorsun, çok üzülüyorum sana dedin ya, fekat sen ne kadar mantıklı ama bir yandan da ne kadar mantıksız bir şey dedin Bihter. Seni sen yapan da bu mantıksız mantıklı halin.
Aşk sevgi zart zurt her neyse, senin parayı pulu, onuru gururu bir kenara atıp da sonra bir de içip içip adnan'a gittiğin günü anımsıyorum. O talihsiz kaza olmasaydı belki de pek daha güzel olurdu. Ama olur muydu diye de düşünmeden edemiyorum Bihter. Hayır yani o zaman belki sonunda bir şeyi inat edip isteyip peşinden gitmiş olurdun, ama sen de pekala sıçabilirdin Bihter. Şimdi alnına incik boncuk takıp sosyetik davetlerde dolanıyorsun, hiç de sesin çıkmıyor mesela. O zaman nolurdu, hoş olmazdı bence. Ama işte o zaman olcaklarla şimdi olanlar arasında negatif değerler açısından bence pek bir fark da yok. Tabi biliyorum endişeleri de oluyor insanın, Behlül iti ne yapar, ona güvensen mi güvenmesen mi? Ama onu da bizden kılan bir türlü güvenilir görünememesi değil mi? Hangimiz pek çok güvenilir görünüyoruz ki yani? Bu durumda onu da pek yargılamamak gerek diye düşünüyorum, mamafih Nihal'i de bu şekilde kullanıyor gibi olması bizleri üzüyor. Sen her seferinde bir laf edip gıcık ediyorsun ikisini de biliyorum aslında engel olamıyorsun kendine sanki kötü bir şey ediyorsun gibi görülüyor, halbuki iyi bir şey yapıyorsun. Ancak seni bastırıp durduğumuz bilinçaltı gibi sindirmeye çalışıyoruz. Bihter bir nevi sınıfta herkesin merak ettiği ama soramadığı o aptal soruyu sorup azarı yiyen öğrenci. Herkes onun o şeyi yapmasını bekliyor ama sonra da cık cık cık ne kadar da şöyle böyle diyor. Ben burdan herkese seslenmek istiyorum: N'aber?!
Bihter, o değil de, benim içim bir fena bugün. Aslında bir yanım çok zeki çok akıllı ve güven dolu olmak istiyor. Bir tarafım yeni denizlere yelken açmak istiyor. Bir tarafım bok yeme, kır kıçını otur diyor. Yani bir yandan aslında hem aşığım, hem seviyorum, hem huzur buluyorum, hem güveniyorum, hem de kestirip atıyorum, göremiyorum. Arada kör gibi oluyorum, bazı şeylerle bazı şeyler birbiriyle hiç uyuşmuyor, bazı şeylerin yeri dolmuyor, bazı şeyler o kadar sert ve güçlü ki zaten kıramıyorum. Biliyorum, haklısın, doğrudur. Ama geçen gün ismimin kuantum analizini de yaptırdım o R harfi kararsız yapımı oluşturuyormuş. Bak sende de var R harfi. Beni daha iyi anlarsın o açıdan. Aslında kararsız değilim. Sadece çok fazla şey hissediyorum. Kötü bir şey aslında insanın bu kadar çok şey hissetmesi. Sonunda derler insana bre ne gavatsın, orospusun! Halbuki sade vatandaşım ben de. Herkes gibiyim. Sadece beceremedim bazı şeyleri, nedense öyle oldu yani. Kötülüğümden itliğimden de değil, ama beceremedim altından kalkamadım diyelim. Öyle şeyler hissediyorum ki bir akşam tüm dünyayı çözüveriyorum. Ertesi akşam işte böyle zöm zöm duvara bakıp ağzıma sıçsınlar diyorum. Hani hayat güzel bir filmin sonunda müzik çalar, insanlar kırgın üzgün bozuktur ya biraz ama bir yandan da böyle bir umut vardır, ulan her şeye rağmen böyle oldu, sikerler ya diyip kendi kendilerine gülerler, işte öyle bir şey olsa hep aman ne güzel. Ama işte hayatta öyle anlar nadir, yoksa sürekli film sonunda yaşardık Cast yazısını okur dururduk. Hayatın geriye kalan kısmı işte o filmdeki çaresizlik anları, acılar, büyük sıçışlar, göt oluşlar, kavgalar vs. böyle şeylerle dolu. Yok Bihter'cim hayattan yoruldum demiyorum, ne alaka. Aksine hayatı böyle tadını çıkararak yaşamak istiyorum. Ama ne yapsam olmuyor, doluya koysam almıyor, boşa koysam dolmuyor. Böyle diyim ben sana, sen Behlül'ü düşün ağla.
Dediğim şu ki herkesin hayatında bir Adnan Ziyagil yok sırtını yasladığı. Bazen pek yalnızız. Her kararı şuncacık aklımızla almaya kalkıyoruz. Karar almak da ne boşa bir iş, hissetiklerinle yaşamaya çalışmak da ne kadar yorucu. Zaten onca şeye kafa yoracam, mantık patlatıcam derken bir bakıyorsun pek hissizleşmişsin. Mantığın da böyle bir etkisi var işte, narkoz etkisi yaratıyor. Sonra işte o bilinçsizlik anında, aslında bir idealar dünyasında iken, hayaller içinde fingir fingir dolanırken, pek zekice çıkarımlar yapıp, evet abi ben bunu istiyorum şu şöyle olacak bu da böyle diyiveriyor insan. Ama bak şimdi anladın dimi, insana kızamayız zaten yarı baygın yarı ayık bir halt etmiş işte. Ama diyeceksin ben onun zıpçıktılar kadar ayık halini de biliyorum, bak orda haklısın, doğru de ciğerimi ye. Ama Bihter, fena halde sıçanlar nereye gider? Yani aslında herkes aynı şeyi yaşayıp duruyor, bir yerden bir yere bir şeyden bir başkasına birinden öbürüne kendini savurup duruyor. Her seferinde hah bu derken hakaten de ne oldu şimdi ya diyip mozarıyoruz. Karnım da aç Bihter, anlıyorsun değil mi, saçmalamış olmayayım yani. Seni de sıkmak istemem.
Her ne ise, ben sende insanı gördüm Bihter. Çok da net. Bazıları pek kibirlidir Bihter'de bir gıdım kendilerini göremeyebilir onlar. Ama gün gelir onlar da anlarlar seni. Boş ver, o da onların kaybı olsun şimdilik. Bir ara Soho'da buluşsak diyorum, üçbeş konuşuruz.
Seni seviyorum
Onur
P.S: Bir de o Behlül'ün tee ne zaman ettiği lafı Behlül'e tekrar ettiğin an bence her şeyi özetliyor. Herkes aynı duruma düşebiliyor hayatta. Yok yere yaygara ediyoruz.
8 Haziran 2009 Pazartesi
Vantilatörümün pırpırı eşliğinde şu an kıçıma baka baka ağlıyorum ya da olsa o kadar yani
O sırada işte tüm sevdiklerime 5 dakikalığına falan küstüm. Beni burda bu acılır hayatımla başbaşa bıraktıkları için trip attım onlara çok pis. Sonra baktım kimsenin sikinde falan değilim kalktım Elbruz'u aradım dedim böle böle ben şu an çok pis sıçtım, o bana verdiğin ilacı böle sulandırıp evi ilaçlasam mı yoksa direk o ilacı böyle lıkır lıkır içsem mi dedim, o da sulandır kullan dedi. Ben de çok sulandırmadım açıkçası, onun söylediği orandan daha ilaçlı yaptım böyle o kadar ilaçlı yaptım ki, o kadar hırslandım ki o an, böyle içimde nefret, kazulet gibiydim adeta. Bastım ilacı, bastım ilacı. Sonra dedim biraz dışarı çıkayım, pencereleri de kapadım mıh gibi, sonra biraz daha bastım ilacı, oooh, geberin lan dedim, çıktım dışarı.
17 Aralık 2008 Çarşamba
korsesiz de yaşayabilmek mümkün; ama ne gereği var
5 Aralık 2008 Cuma
Relentlessly Craving
Björk - Wanderlust
Yükleyen royalobar
/ I adore, how you, simply, surrender, to high /
mesela bundan önceki hayatımız diye bişi olsaydı veya bundan sonraki - ki ben inanmıyorum buna ama insan bazen böyle bi fantezi dünyasına dalmak istiyor - evet işte böyle bi önceki heyatım olsaydı benim nolduğumu biliyorum. yani neydim nasıldım başıma neler geldi nerde öldüm.
pek tabi ben o.d. yüzünden ölmüşümdür. buna olan inancım baya kuvvatlı. böyle pencerelerden sabah ışığı girerken etrafta falan çiş kokusu olan bi evde gözlerimi kapamışımdır. ondan bi evvelki gece deri montuma falan birisi kusmuştur. büyük ihtimalle boyum uzun ancak cılızımdır. kötü işlerle uğraşan itin tekiyimdir. zaten sonumun o olcağı da bir erler film sonu kadar "prediktıbıl"dır.
bundan sonraki hayatımda da çok zengin olucam onu biliyorum. bu hayatımda allah bana yalnızca ihtişam, gösteriş ve karizma vermiş. bundan sonra da para vercektir heralda, yani öyle olmalı. bu hayatımda sahip olduğum sınırsız bilgi ve yetenek elbet benden alınacak ve yerine yeşil yeşil dolarlar verilecektir. mesela bu über-kaslı bedenim yerine belki bir göbek gelir ama pek tabi hawai'de bi yazlığım olur. inanılmaz - ama inanılmazzz - herşeyikavrayabilme yeteneğim belki olmayacaktır ama olsun onun yerine herşeyialıverebilme şansım olucaktır. eminim ki evren bana böyle bir kıyak da geçecektir. sonuçta bi yaşamında gencecik körpecik uyuşturucudan ölmüş sonrasında da bir gün yüzü görmemiş şu talihsize bi güzellik yapmayacak kadar paçoz olamaz. (evrenin paçoz olabilirliği)
ancak şimdilik şu hayatımlan ben bi şekilde idare etmeye devam etmeliyiz. kaz gelcek yerden tavuk esirgenmez sonuçta. sofistikeliğimin doruklarına dek çıkmam lazım. o halde hemen gidip kakamı yapıyorum. (tuvalette akla gelen inanılmaz fikirler)