
geçen gün fıstıklı tombi şeklinde otobüse doğru koşarken - kalın montum içimde de kapişonlu mavilim - dedim bu insan işi birşiy mi? niçün dedim kendime, niçin 22RE ye yetişirken tiril tişörtlerimle sanki sahilde darıcı görmüş gibi rahatça depar atamıyorum? niçin 25E ye doğru sürünürken sürekli bir balon gibiyim, gururlu ve göbekli amcalar gibi paytak adımlar atmak zorundayım? lahanalar gibi yaşamak yaşamak mıdır? lahanalar alınmayın.
madem kar yağmıycak neden serpiştiriyo? yani hiç davranmasın, otursun oturduğu yere. boş yere heycanlandırmasın insanı. buna edging derler, gösterip vermemek derler. sürekli bir soğuk durumlar, sürekli bir üşütmeler hasta etmeler. bunlar bize yakışan şeyler değil. hayır kime yakışır yumurta beyazı sümük, kime yakışır borozan gibi öksürmeler? kim 8 kat giyinip de ince belli kalmış, kim eldiven giyip de cüzdanında para çıkarabilmiş? bunlar bizi bozan, bize ters hareketler.
soğan gibi kat kat dökünmek ve bir cücük olarak kalmak istiyorum.
1 yorum:
hele o eldivenler yok mu o eldivenler.
telefon çalar açamazsın, parayı tutamazsın. ne menem, ne mendebur, ne rezil şeydir o eldiven. ben pek takmam. ama parmak uçlarım uyuştu artık lanet olsun dostum dedim ve eldiven taktım elime.
yaz gelsin bir an önce. ya da adam gibi kar yağsın. ey mikail söyle gerekli yerlere söyle ki adam gibi yağsın şu beyaz şey.
yağdır mevlam kar.
Yorum Gönder