30 Aralık 2009 Çarşamba

hızla kilo vermek için yavaşça saçmalamak

eve geldim akşam üstü, üstümdekilerden kurtuldum; uzandım karanlık salona. bu dünyaya ne yapmaya geldin can? dünya böyle diye susucan mı can? sazını eline alıcan mı can?

köy köy dolaş yaz avucuna; koy başucuna. adam mısın lan sen? türk müsün yoksa? insan mısın can? allahsız mısın? aşk mısın yoksa aşık mısın can?

kahve için su koydum; artık bu şehre doydum. kendime zor bir şey sordum: bu dünyaya ne yapmaya geldin can?

dünya böyle diye suscan mı can? sazını eline alıcan mı can? köy köy dolaş yaz avucuna; koy başucuna.

adam mısın lan sen? türk müsün yoksa insan mısın can? allahsız mısın? aşk mısın yoksa
aşık mısın can?

21 Aralık 2009 Pazartesi

Yoğom ben

11 Aralık 2009 Cuma

05:38

Did it matter, then, she asked herself, walking toward Bond Street. Did it matter that she must inevitably cease, completely. All this must go on without her. Did she resent it? Or did it not become consoling to believe that death ended absolutely? It is possible to die. It is possible to die.