7 Mart 2006 Salı

dünyada her zaman inanılacak sağlam şeyler bulunur

güzel bir gün başlıyor, ah şu güzel istanbul'da. bi bankaya gidip inatla hesap açtırmak istiyorum. bu sefer açın lütfen, şakirin altın çanını borsada oynuycaz, tüm gelirimizi bankanıza bağışlıycaz.

sonra bimilyoncudan renkli bardaklar alıcaz bugün. şakir için de bi tane su kabı. bardakları sevmiyor çünkü su içmeyi beceremedi. ama görüntülerini beğenmiş. sürekli yeşil bardak olur mu diye soruyor. bugün ona yeşil bardak ve geniş bi su kabı arıycam.

şakirin içinden yeni isimler öğrendik. omasum-abomasum-reticulum-rumen. değişik renklerde büyük çizimler yaptı ve hepsini yere serdi. sindirim sistemi hakkında bu kadar çok şey bilen bir canlı görmemiştim. umarım iyi bişiler için kullanır bunu.şimdi yağmur başlamış. plastikten küçük kayıklar yapıp kaldırım kenarında yüzdürücem.

günaydın

3 Mart 2006 Cuma

mürekkebe batırılmış turuncu tarak

küçükken dedelerin bir tarağı olurdu arka ceplerinde taşır olmadık anlarda matrixten kaçmış gibi çıkarır saç tararlar sonra da namlusuna üfledikleri bi silahmış gibi yine ceplerine sokarlardı. biliyorum sen yine diyceksin ki diş fırçalarken de rusyaya bilgi sızdıran ajanlardı dedelerimiz. peki neden türk lirasındaki tarih benim doğum günümü gösteriyor, beni bulacaklar ve dedemi ortadan kaldırıcaklar, bundan adım gibi eminim. ( ve dedemle adaş olduğumuzu hatırlıyorsun dimi ) sana söylediğim gibi bu inek, tüyleri taranmadıkça kendini yalnız hissetmeye devam edicek, "işbuyüzden" sen yine süt alıp gel. biberonu yok ama ona minik dolmalık biberlerden keseler yaptım. içini süt doldurup bomba gibi atıyorum ağzına.

gümüş parlatan iki çocuk gördüm rüyamda. öyle sabırlı çalıştılar ki. nedense yapacak başka bir işleri yokmuş gibi elleri kuruyana kadar gümüş küllükleri parlattılar. bazen parlayan gümüş bi küllüğe benziyor hayat. parlayana kadar ellerimiz kuruyor. birkaç kişinin peşinden karmaşık yollarda bilmediğim bir mahalleye doğru yürümek istiyorum. sana söylediklerimi bu sefer ayakkabımın altına dikerim yolda iz bırakırız. ya da 3210'a mesaj atıp şakir'in çanına öyle bir melodi indiririm ki nereye gittiğimi ilk 8 notada anlarsın. hiçbilmediğimmahalleyegiderken sanaçoktanbenibulmaniçinipucubırakmışımdır

I see a picture by the lamps flicker
Isn't it strange how dreams fade and shimmer.
Never going to get to France.
Mary Queen of chance will they find you.
to france - mike oldfield

2 Mart 2006 Perşembe

uğurböceği reçeli

mart iki oldu. uyuyan bi insanın sesini dinlemek çok garip. hem yaşıyor hem de ölmüş gibi sessiz. bizim inek uyurken ayaklarını büküp altına katlıyor, bacakları uyuşuyor olmalı.

ravel'in pavane pour une infante défunte'ü çok güzel. yavaş şeylerle etkileyici bir şey ortaya koyabilmek yetenek ister. dev bi şelale ya da havai fişekler de etkileyici ama gün gün büyüyen yeşeren mercimek tanesini beğenmek hatta ismini kerimcem koymak, işte orda doğanın bu yavaş güzelliğine derinden bi saygı ve sevgi duyuyorum. bu arada kerimcemden mercimek yazabilmek de güzel bişi. tek sorun kerimcem hiç estetik bi isim gibi duyulmadı bana bu saatte.

ne diyorum, şöyle güzel isimlerden büyük bi liste yapalım. kedilere köpeklere isim takalım. erhandan bi labradorumuz lolitadan bi ankara kedimiz olabilir pekala. doktor ötker den horoz, pöjodan da kaplumbağa sevimli duyuluyo. neden bilmiyorum ama "çünkü ineğimiz, İsviçreli Vali Şakir beye benziyor." dediğin günden beri kendisine şakir demek hoşuma gitmeye başladı. hem vali şakirden lavaşkiri yaparken de çok mutlu olabilmek mümkün..isimlerini yapboz oyununda kullanabileceğimiz hayvanlar bulmalıyız.

vıııııııııııııııı vı vıııı vı vııııı....pavane pour une infante défunte - maurice ravel

1 Mart 2006 Çarşamba

şubat biter

ve şubat bitti. iki sene sonra öcünü alıcak, bir gün daha kalacak bizle. ne diyorum, kapıdan bakalım mart gelmiş olsun ama kazma kürek yok bu sene mart soğuk ve karanlık olmasın. yedi cüce olup pikniğe çıkarız. piknik dedim aklıma amerikan filmlerinde yaptıkları o elmalı böğürtlenli paylar geldi. hani baklava desenli, kırmızı kırmızı eşkenardörtgenlerden ben lezzetliyim diye bakan tatlılardan. pikniğe giderken öyle bişi yapalım. bi de şeftali ağaçları çiçek açsın. o kadar güzel bi gün olsun ki bazı manyaklar kesin kötü bişi olucak diye düşünsün. bi tek biz biliriz sadece güzel bi gün işte deriz, bişi olmicak.

isviçreli inek çok iyi. geldiğinden beri süt içiyor. sen ineksin ama, dedim, mö dedi. ona rusça öğretmeyi düşünüyorum. bi şekilde anlaşmamız gerekiyo. bence sen de neşelen artık.ikibinaltıdabirmartbirkeregelecekmiş.