17 Ağustos 2008 Pazar

Ahmed

alakadar ol ya da olma git. sokarım politikana. yok öyle yok böyle, kudurdum sayende. kışkırtma; sokarım politikana. oyun bozan şebekesi, abandone meselesi. gene şaşırdın gene dağıttın, son numaran bu olmalı. kalpsiz yaratık, mutsuz isyankar. sokarım politikana.

ahmedo, sana böyle seslenmek istedim bebeğim. geldin gittin ay yüzünü göremedim. anlatamam nasıl bir heyecan nasıl bir meraktı benimkisi. resmen filolarını toplayıp gelmişsin be ahmet, bi çayımı da içmedin. varsa yoksa yol kapadık senin için, varsa da kapadık yoksa da kapadık. senin geçtiğin yollara güller dökmek isterdim ahmedinejo, yapamadım. sen gene de en güzelini gördün gülün. nasıl da gülü gülü verdiniz gülümsüyürük poz verdiniz allahım bu ne unutulmaz bir şölendi. sevdim seni ahmedinejo, uçakların ordan vapurlarımıza kadar o pis arabaları kovduğun sokaklarda resmen sessiz bir tören gibiydi yürüyüşümüz. kimimiz valizleriyle kaçırdığı uçaklara biçare koşturdu, kimimiz belki de yollarda mahsur kaldı. hepsi bir aşk hepsi bir merak meselesi. öyle korktuk ki senin nadide bedenine bir zarar gelir, ne bileyim ayakkaplarna sakız yapışır, gömleğine kuş pisler diye. sapanımı alıp kuşları da vurasım geldi be! sen geçeceksin diye uzun bir asfalt oldu yollar, bir nevi siyah bir halı serdik ve ben buna içerledim ahmed, dedim niçün ve niye ve fakat elimden bişi gelmedi. ahmed be, sen gelince resmen bu şehre bir bahar havası geldi ha. ben de üç yaş kadar gençleştim. kocuman kocuman adamlar bize dediler ki ora gitmeyin bura gezmeyin şurdan geçmeyin. elin kolun sallayaraktan geçmedin de yanımızdan dedim öyleyse niye? ahmedimi zaten göremeyeceğuk dokunamayacağuk nedir bu endişe. ancak ulusça korktuk ahmed. kendimizden korktuk. sana olan bu aşırı sevgimiz, adını yeni öğrenmiş bebelerimiz ve ben ve pek tabi ben, her şey öyle tehlikeli olabilirdi ki korktuk kendimizden. pek tabi yasak ettik biz de. yasakken çok daha insancılız zira. sen şimdi buraları çok sevmiş beğenmişsindir. nerdeyse bütün yollar Jadde gibiydi senin için "OH" çok pis gaza basmışsınızdır. üstümüzden de geçseydiniz be ahmedo, canım, biriciğim, eziverseydiniz ya bizi. en güzeli de ne biliyon mu, ahmedinejo'cum, belki, az ihtimal, pötikare olasılık, sen geçersen diye, daha tee ufuktayken, barbarosun ufkundayken daha, sen ordayken ben çok heycanlanmışken, bizi çin horozu gibi durdular be canım. geçtirmediler geçittirmediler geçit vermediler. o an içimi kaplayan umudu sana diyemem. ikinci cihan harbi gibiydi beklentimiz, vahşice bekledik sen geçersen diye. ahmed, ahmedcim, ahmedom... geçmedin be, böyle vız gibi geldin tırıs gibi döndün, hart diye daldın çırağana. öyle ki şaşa kaldık. bi süre daha geçemedik, kokun uçup gitti biz tutana kadar. yanımızda babası kanser olan bi kadın vardı, hastam var acilen gitmem gerek dedi, bırak yaw bu işleri dedik biz. insanlar hala kendi derdindeydi çok öfkelendim. "ahmedim geçmiş yolllağdan sen ne diin?" dedim içimden bi denizlili gibi. içimde böyle buruşturulup fırlatılmış bir sevinç kaldı.
gene gel ahmed barajlar kuracağık sana, engeller döşeyeceğik. ip çekeceğik önümüze, dikenli teller donatacağık etrafa. bu kez el de sallayacağım sana orta parmağımla. gene gel. özletme kendini.