4 Aralık 2006 Pazartesi

rain, it started tapping on my window

Doctor said: there's nothing i can do for you, you can't do for yourself.

Kasım bitti. Şakir hasta; Şakir hastayken her şey çok karışık. Yazı yazmak da zor, kahve yapmak da. Bazen diyorum ki belki de Kasım hep o soğuk zamanlara alıştırmak için insanın içine soğuk bişiler koyup gidiyo. İyi mi etti bilmiyorum ama Kasım geçenlerde bitiverdi. Saate de baktım, takvime de. Şakir de onayladı. Sonbaharın son günü geçince biz de kışa hazırlıklara başladık. Hem madem Şakir hasta o zaman her köşeye bi hırka, bir bere, bi atkı koymak lazım. Canımız kayıkla açılmak istiyo. Bowling oynadım, güzeldi. Ama gene de kayığa binmek istiyorum, yuvarlanıp duran toplar kayıkların yerini tutamaz sonuçta.

Şakir'le yavru bi köpek almaya karar verdik. Ama ikimiz de biliyoruz, çok zor bi iş. Hani dedik belki Menkıbe için de bi değişiklik olur. Şakir, Menkıbe için yeni bi kıyafet dikiyo. Nedense her konuda yetenekli bi İsviçre ineği olduğunu unutmuşum Şakir'in. Biraz şaşırdım açıkçası.

Bir rüya var beynimde / terk edip gitmiyor içimi / birkaç gece önce geldi / geldiği gibi de yerleşti, sıkıştı bir yere / bir köprü üzerindeyim ben / yaşadığım kentin bir yerinde / küçüğüm; yanımda annem ve kardeşlerimle / Sonra yıkılıyor o köprü ve ben havada duruyorum / beni tutan hiçbir şey yok.bir yıldız gibi asılı kalmışım / karanlıkta lanet gibi parıldıyorum / o aç gözler görsün diye beni / tıpkı bakıp dilekler tuttuğumuz yıldızlar gibi.

Hiç yorum yok: