17 Aralık 2008 Çarşamba

korsesiz de yaşayabilmek mümkün; ama ne gereği var


love is like a bottle of gin
but a bottle of gin is not like love

hayat böyle mavi bi hırka ya da siyah bi saç gibi güzel, beyaz bi gömlek ya da büyük mermer bi taş gibi heycanlı. birazcık istetiyor sürekli, her gün birazcık daha. hafifçe ısırılan dudaklar gibi bişi bu, tam kulak arkasından boynun ön bölümüne doğru inen pürüzsüz yerler gibi azcık daha, azıcık daha dedirten bir yanı var. kendine has kokusu olan yerler gibi her noktası başka bi kabullenişle dolu. daha ne gibi derseniz, ilk kez öpülen göz kapakları gibi, derim böyle titrek ve yumuşak ya da öpülen bi kulak memesi gibi kendi halinde ve sevimli.

hayat böyle whopper'dan alınan ilk ısırık ve hüpletilen ilk gazlı içecek gibi memnuniyet dolu (artık reklam vermemeye karar vermek) ve benim gibi biraz leyla (hemen öncesinde zaten reklam vermiş olmak). bi de terleyen avuç içleri, içe çekilen kaçamak nefeslerle dolu; sarımsaklı mayonez ve pattes kızartması, güneş kremi ve ton balıklı salata, doris day ve ruck hudson gibi bi ayrılmazlık var hayatta, bir bütünlük bir oluvermişlik, uyuvermişlik, tastamamlık.

yine de hayat bi usb kablosu gibi iki kere düşündüren cinsten, tamam, kabulümdür; hep ikinci denemede oturur gediğine. hayat quattro formaggi gibi "beh duzlu" olabilir, ekşiyen suratlar, düşen yüzler, kıymık girmiş gibi inliyenler gördüm, bu da kabulüm. yere yakın götler göğe yakın kaşlar da var, nolcağdı yarraam, bir gülriz sururi değil hayat, sen de çok şey isteme. ama bir naneli çikolata, bir tarçınlı kurabiye, bir robdöşambr kadar fuzuli onu kabulümdür diye sarabilmek. samver ovır dı reynbov'suz bir oz , kırmızı pabuçsuz dorothy ve pek tabi garland'sız bir minelli olmayacağı gibi basursuz bir hayat da imkan dahilinde değildir gudubet-olmaktan-kendini-alamayan-ferişteh-gizli-göbekliler.

kendimi teslim etmek istiyorum krem karamellere. bir de diyorum ki sık sık şu günlerde, noğlur noğlur noğlur !

Hiç yorum yok: