23 Aralık 2008 Salı

portakal, orda kal.


bugünü not düşmek lazım, az önce portakal yedim. gayet kalktım, gittim içeri mutfağa daldım, daha evvelden almış olduğum 2 adet portakaldan birisini - ki diğerini daha önce yemiştim bu hafta içinde - bi güzel soydum yedim. çok korkuyorum. yakında cidden limon sıkıp roka yemekten, brokoli salatası falan yapmaktan korkuyorum. o yüzden bu hafta yalnızca kuru ekmek, makarna, hamurişi bişiler yemeliyim. bünyem buna alışık değil; aynı hafta içinde iki adet portakal ne demek yarebbi?

ayrıcana aklıma gene şu geldi: eskiden, küçükkene, portakal suyunu sevmezdim. çünkü hazır portakal suyu denen illet böyle garip bi tat bırakır insanın ağzında. böle bıyk falan derdim içince. halbuki fişne suyu öyle değildi. bütün çocukluğum ve ergenliğim süresince yalnızca fişne suyu içtim. zaten kola olsun gazoz olsun bu tür gazlı ve popüler içeceklere karşıydım. annemler kolilerle fişne suyu alırlardı eve. fişne suyunun tadı güzeldi o zamanlar benim için. en azından o garip buruk tat yoktu onda. ancak sonradan kavradım ki aslında bunun nedeni zaten portakalın gerçeğini sıkıp içmişliğimizin olmasıydı. gerçek-portakal-meyvesini sıkıp böle lıklık mideye indirmiştik pek çok kez. onun gerçek tadını biliyordum. o yüzden de o suni, paketlenmiş portakalın suyu bi garip geliyodu bana. fişne suyunu da zaten hep o paketlenmiş hali ile bildim. hiç bi zaman fişne alıp da suyunu sıkmadık, içmedik. meğersem portakal suyuna olan uzaklığım aslında onun gerçek tadını bilmemden, fişne suyuna olan yakınlığım ise onun gerçek tadını bilmememden ileri geliyordu. zaten yıllar geçti ben de değiştim. fişne suyunu içemez oldum. kola, gazoz desen zaten "yaw çok güzelmiş" arkadaşım.

sonradan şunları da kavradım ki eskiden çok sevdiğim o püsküüt kek gibi paketlenmiş ürünlerin de hep böyle sinir bozucu bi tadı var. çünkü ben kek kurabiyenin hasını, essahını, ev yapımını yemiş bi insanım. o güzel kekleri yedikçe, paketlenmiş market keklerinin içindeki o iğrenç tadı da daha çok hisseder oldum. senelerce annemin elinden içtiğim mercimek çorbasını ilk kez hazır olarak alıp yaptığımda yaşadığım hüsran da yine bundanmış. demek ki hep hazırını içtiğim domates çorbasını çok beğenip de mercimeğin hazırını sevmemem evde gerçekten mercimek çorbası içtiğimden fakat annemin hiç domates çorbası yapmamış olmasından kaynaklanormuş.

her şeyin essahı daha güzelmiş. bunları hep yeni yeni kavrıyorum. "taklit, mış gibi, paketlenmiş, hazır, ambalajında, annenizinki gibi" ürünler hep bir kandırmaymış. ancak yine de benim kalkıp portakal yemem hiç hayra alamet değil. şu an tekrar bi yabancılaştım.

Hiç yorum yok: